“Gülünce gözlerinin içi gülüyor, kendimi senden alamıyorum…” diye devam eden şarkıyı hatırlarsınız. İrfan Özbakır ‘ın bu bestesini Zeki Müren‘den dinlemek ayrı güzel, bir Türk filmi sahnesinde Emel Sayın’dan dinlemek bir başka güzel. Maalesef konuyu aşka getirmeyeceğim. Sizi Türk filimi sahnesinde ve o şarkının etkisinde bırakmayı çok isterdim. Asıl amacım gülmenin bir insana ne kadar da çok yakıştığını, iletişimi ne kadar kolaylaştırdığını ve güzelleştirdiğini hatırlatmak.
Arkadaşlarla ne zaman bir araya gelsek eskiden daha mı çok gülüyor veya gülümsüyorduk demeye başlıyoruz. Peki ama neden daha az gülüyoruz? Bakın size çok tanıdık gelecek birkaç bahane; “Eskiden bu kadar sorumluluğumuz yoktu”, “Derdimiz okuldu, sınavdı”, “Para kazanmaya bu kadar odaklanmamıştık”, “Sürekli stres ve telaş halindeyiz”… Benzer sebepler değil mi? Halbuki eskiden de sorumluluklarımız vardı. Sınavı geçme, okulu bitirme telaşı ve stresi… Bunlar büyük sorumluluklardı. Öğrenciydik, elimizdeki harçlığımızı yetirmek için hesap kitap yapıyorduk. Sorumluluklarımızı yaşımızla birlikte çok büyütüyor ve anın tadını çıkarmayı unutuyoruz muyuz ne. Ya geçmişte yaşananların sorgulamasındayız ya da geleceğin endişesine düşüyoruz. Böyle endişelere düşmek alışkanlığa neden oluyor ve endişeli olmayı kabullenmeye başlıyoruz. Koşarken yavaşlar gibi, düştüğümüz endişe ve karamsarlıktan çıkma ihtiyacı duymadan, kabullenmişliklerle dolaşıyoruz yol yol, ev ev, iş iş …
Yaşamak elindeyken bugüne bugün,
Ne diye bırakır yarını düşünürsün?
Geçmiş, gelecek kuru sevda bütün bunlar,
Kadrini bilmeğe bak avucundaki ömrün.
(Ö.Hayyam)
Ömür elbette ki gülmeyle, kahkahayla geçmeyecektir. Sürekli çatık kaş ve endişeli bir yüz ile gün geçirmek yukarıda da dediğim gibi karamsar düşünce alışkanlığını getirecektir. Sürekli asık bir yüz sağlıklı iletişimi engeller. Bu alışkanlıkta biriyle iletişime geçmeyi, zorunlu olmadıkça kimse tercih etmez. Tercih edilse bile samimiyeti barındırmaz. Unutmayın gülüşünüz ve yüzünüz iletişiminizi süsler.
Zihnimizi kontrol etmek bizim elimizde. Mutlu olduğumuz bir hatırayı zihnimizde canlandırdığımızda, yüzümüzde veya zihnimizde otomatik olarak bir gülümseme oluşur. Gülümseme olumlu düşünceyi beraberinde getirir. Karamsar düşünce alışkanlığının yerini olumlu düşünce alışkanlığına bırakması hem iletişim hem de daha mutlu bir yaşam için bir anahtardır.
Zihninizde güzel düşüncelere yer açmanızı, çevrenizde gülümsemeyi seven insanları tercih etmenizi, çevrenize gülümsemenizi tavsiye ederken yine Hayyam’ dan güzel bir dörtlük anlatıyor her şeyi.
Sevgili, bir başka güzelsin bugün:
Ay gibisin, pırıl pırıl gülüşün.
Güzeller bayram günleri süslenir:
Seninse bayramları süsler yüzün.