Yeni bir yıla başlarken hiç durup düşündünüz mü?
Acaba dış dünyaya ben ne mesaj veriyorum ya da verdiğim mesajların bana dönüşü hayatıma bir değer katıyor mu? Aslında sizin mesajınızı verirken ortaya koyduğunuz değer aynı ölçüde belki de kat ve kat fazlası ile size geri dönüyor. Tabi tam tersi de mümkün. Son yılların en trend konularından biri “Kişisel Marka” kavramı da tam olarak böyle söylüyor. Kişisel Marka; kişinin hayattaki duruşu ile ilgili dış dünyaya yansıttığı mesaj, aynı işi yapan herkese göre yarattığı fark ve işine veya statüsüne kattığı değerlere dayalı bir kişisel kimliktir. Ve bilmeliyiz ki sadece ünvanımızı sunmak malı sergilemektir, ama markalar değer üretir.
Bugün yazımızda bahsedeceğimiz “Kişisel Marka”nın kaynağındaki genel marka kavramına bakarsak, insanla ilgili (kişisel marka) marka kavramının altını daha iyi doldurabiliriz. Bir ürün markası, ürünün ambalajı, faydası, tasarımı, konumlandırması, fiyatlandırması, öncesi, sırası ve sonrasındaki iletişimi bileşenlerinden oluşur.(hizmeti)Ve tabi ki en önemlisi hikayesi ürünün markasını oluşturur. Bunu bireye indirgediğimizde kılık kıyafet, sizinle ilgili başkalarının söyledikleri, iletişim sırasında yaşadıklarınız, sonrasında bıraktığınız izlenim, yarattığınız katma değer ve en kritik faktör amacınız ve vizyonunuzdur.
Kişisel marka adına bir kimlik oluşturmaya ihtiyacımız var. Sonrasında da bu kimlik bileşenlerinin doğru bir şekilde yönetilmesine. Kimliği oluşturan etmenler niteliklerimiz, değerlerimiz, imajımız, yeteneklerimiz ve dışarıdan nasıl algılandığımızla ilgili her şeydir. Hadi bunların ne anlama geldiğine ve nasıl yöneteceğimize bakalım.
Bilgi: Sahip olduğunuz uzmanlık alanı ile ilgili bilgi derinliğinizin olması son derece önemli. Kendi alanınızla ilgili sorulan sorulara cevap verebilmek, yeni fikirler üretebilmek ve uzmanlığınızı insanlarla paylaşabilmek bu anlamdaki derinliğinizi görünür kılacaktır.
İletişim ve İnsan Odaklılık: İletişimde bizi ustalığa götürecek yetkinliklere odaklanmalıyız. Bu anlamda ilk ve en önemli faktör insan odaklı bir yaklaşım sergilememiz. Peki, bu ne anlama geliyor? Samimi, içten ve sıcak bir yaklaşım aynı zamanda insana insan olduğu için değer veren bir anlayış geliştirmeliyiz. Her birimiz farklıyız ve bu farklılığı zenginlik olarak görmeliyiz. Kendimizden başlayarak daha çok hayatın içinde olabilmek adına, insanları anlayabilmek ve bununla zenginleşebilmek için etrafımızda olup bitene ve insanlara karşı anlayış geliştirmeliyiz. Bahsettiğim türden bir anlayış her zaman yüksek bir bilinç düzeyinde ulvi bir yaşam ideali değil her bireyi ve kendimizi olduğu gibi kabullenme halidir. Bu, sonrasında bizi kendini daha rahat ve etkili ifade edebilen, insanlarla olumlu ve yapıcı ilişkiler kurabilen bir bireye dönüştürecektir.
Başarı ve Farklılık: Yaptığınız işte en iyi performansı ortaya koymak marka gücü açısından olmazsa olmaz. İşimizle ilgili kendimize bir takım hedefler koymalıyız ve belirlediğimiz zaman dilimlerinde bu hedefleri gerçekleştirebilmeliyiz. Bu aynı zamanda kendimize dair yapacağız yatırımlarla eş zamanlı olmalı. Bir işi sadece iyi yapabilmek değil onu sürekli geliştirebilmekte son derece önemli. Sunduğumuz işle ilgili değeri emsallerinden farklı kılmalıyız. Sunduğumuz değer, iş yapma biçimi ve bunu sunuş şekli gelişen koşullara ve beklentilere ayak uydurmalı. Bunu ancak işimize konsantre olarak, kendimizi sürekli geliştirerek ve çok çalışarak başarabiliriz.
Genel Kültür: Bilgelik bir şeyin her şeyini genel kültür ise her şeyin bir şeyini bilmek anlamına gelir. Genel kültür; günceli yakalayabilmek, sanat, sinema, edebiyat gibi alanların yanında ülkenin gidişatının farkında olma halidir. Uzman olduğunuz konuların yanı sıra başkalarına kendimizi ifade ederken genel kültüründe katkısı ile kendimize dair olumlu bir algı yaratabiliriz.
İmaj: Çizmeli kedinin adını bilen var mı ya da kırmızı başlıklı kızınkini? Onları bizlerin hafızalarına kazıyan aslında imaj bileşenlerindeki çizme, kırmızı başlıktı. Hepimizin çeşitli unsurlarla markanızı güçlendirecek bir imaja ihtiyacımız var. Bu unsurlar görünüşümüz, giysilerimiz, aksesuarlar, konuşmamız, beden dilimizi nasıl kullandığımız olarak özetlenebilir. Bu anlamda her biri üzerine kafa yormalı ama en önemlisi yansıttığımız imaj, içinde bulunduğumuz mekan, zaman ve kişilerle uygun bir şekilde ilişkilendirilmelidir.
Network: Hepimizin birbirine linklerle bağlı olduğu bir dünyada yaşıyoruz artık ve neredeyse kimse ulaşılmaz değil. Bunu faydamıza nasıl çeviririz? Güçlü marka imajımızı görünür kılacağımız alan burası aslında. Uzmanlığınızı yansıtabileceğiniz sosyal ağlar (Linkedin, Twitter vb.), farklılığınızı ortaya koyabileceğimiz platformlarda olmalıyız.(Instagram, Facebook vb.). Bununla birlikte insanlar ile yüz yüze iletişime geçebileceğimiz işimiz ve kişisel zevklerimizle ilgili çeşitli platformlarda varlık göstermeliyiz. Örneğin; meslek odaları, iş insanları platformları, sosyal etkinlikler, sivil toplum faaliyetlerinin içinde bulunmak gibi.
Gönüllülük: Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisini hatırlayalım. Fizyolojik, güvenlik, ait olma ve değer görme ihtiyacının ardından gelen kendini gerçekleştirme ihtiyacı var. Bu aşamadan sonra belirli bir farkındalık ve gelişmişlik düzeyindeki kişi, başkalarının kendisini gerçekleştirmesine katkı verme ihtiyacını hissediyor. Yani sosyal sorumluluk, yani gönüllülük. Bu demek oluyor ki kişi hayatında kendisi ile ilgili ideallerini gerçekleştirmiş, belirli bir olgunluk ve doygunluğa ulaşmış. Artık bunu yapmak isteyen başkalarına katkı verme isteği içerisinde. Etrafımıza böylesi bir katkıda bulunmak hem manevi açıdan bizi tatmin edecek hem başkalarına katkı sağlayacak hem de dışarıdan nasıl algılandığınızı kesinlikle etkileyecektir. Özellikle bu maddeyi, doğru algılanmak adına evet ama en çok da bize yaşatacağı manevi doygunluk adına deneyimlemeliyiz.
Konumlandırma: Marka kavramındaki ‘Konumlandırma’ya baktığımızda müşterinin zihninde yer etme sürecinin tamamıdır diyebiliriz. Kişisel marka için de aynı kural geçerli. Gerek iş ortamında temas ettiğimiz kişiler ve birimlerle olan ilişkilerimiz gerekse dışarıdan etkileşimde olduğumuz herkesin gözünden yerimiz. Bizi nereye ve nasıl konumladılar? Örneğin; iş bitirici, ulaşılabilir ve duyarlı mıyız? Yoksa mesafeli, işinde ortalama ve etkisiz biri miyiz? Konumlandırma için belirleyeceğimiz stratejileri sürekli ve istikrarlı bir şekilde uygulamalıyız. Bu noktada mutlaka bir marka vaadimiz olmalı ve bunun arkasında durmalıyız. Örneğin bir satışçı için yaşayabileceğiniz en iyi satış deneyimini yaşatmak ve satış sonrasında da aynı ilgili sunmak. Diğer önemli noktada görünümünüzün bu vaadi desteklemesi. Aynı örnekten gidersek, dış görünüşü özenli, duyarlı iletişim kuran ve insanlara fayda sunan bir satışçı olmak.
Marka mesajımızı ve sloganımızı sürdürülebilir bir biçimde tekrar etmeliyiz. Yine bu mesajın içinde ki değer önermesi tüm zamanlarda ve uzun vadede geçerli olmalı. Çeşitli stratejilerle mesajımızı etrafımıza ulaştırırken ve markamızı konumlarken biz de başları tarafından ulaşılabilir olmalıyız. Bugün sosyal medyadaki en başarılı markalar müşteri ile en fazla konuşan, etkileşim halinde olan markalardır. Yine ürün ve hizmet markalarının başarılı olmak adına yaptıkları en önemli şey amaçlarına uygun bir şekilde markalarını geliştirmektir.
Bu sebeple kişisel markanın konumlandırılmasına katkı verecek ve bizi hayatımızın her alanında besleyecek en önemli unsurun gelişim olduğunu düşünüyorum. Bu hem mesleki anlamda hem de bireysel olarak yeni yılda ajandamızın en üst sırasında yer almalı. Peki, yeni yılın kişisel marka yıldızı olmak için ne yapalım? Yazımda bahsettiğim yönetilecek alanlara ilişkin geliştireceğimiz yönlerimizi belirleyelim. Ardından bunlarla ilgili ihtiyacımız olan yapılacaklar listesini oluşturup her biri için eylemler tasarlayalım. Bu sırada ben de ara ara bu alanların her biri ile ilgili sizlerle detaylı bilgiler paylaşayım ki, bu da benim yeni yıl hedefim olsun. Bir yerden başlamalıyız. Belki hiçbir zaman tam zamanı olmayacak. Hep bir bahanemiz olacak. Fazla meşgul, fazla yaşlı, fazla maliyetli gibi. Doğru zaman asla gelmeyecek. Belki de gelmiştir.