1 Eylül 2019

Kendi Hayatımızın Koçu Olurken Başvurabileceğimiz 2 Tüyo

kendi-hayatinizin-kocu-olurken-basvuracaginiz-2-tuyo

İlki kendimizle iletişimimizi arttırmaktır. Peki, bunu nasıl yapacağız?

Kendimizle iletişimimizi nasıl arttıracağız? Bizler bir işe adım atmadan önce hissetmeye başlarız. Temel ihtiyaçlarımız üzerinden gidersek, örneğin boğazımızda bir kuruluk hissettik, sonra susadığımızı fark ettik, ancak etrafımızda ya da görünürde içebileceğimiz bir su yok, endişelendik hemen en yakındaki bakkala yürüdük, bir su aldık ve ağzımıza doğru götürdük yani su içemeye dair aksiyon aldık, adım attık. Ve su boğazımızdan geçerken boğazımızla temas etti, bizi tatmin etti, su içme ihtiyacımızı giderdik, böylelikle ihtiyaç döngümüzü tamamladık şimdi başka bir şeye doğru yönlenebiliriz.

Hayatımızda aynı anda gerçekleşen o kadar çok döngü var ki. Su içmek, yemek yemek, kitap okumak, televizyon izlemek, ev işi yapmak, iş yerinde bir işi halletmek, patronun bize verdiği yeni bir iş, çocuk bakmak vb… Gündelik bu ihtiyaçlarımızın ne kadar farkında olup, özellikle vücudumuzdan gelen sinyalleri önemsersek, kendimizle o kadar temasta oluruz. Örneğin; susadık ama susuzluğumuzun farkında bile değiliz, gece gündüz çalışıyoruz ama yorulduğumuzu hissetmiyoruz, biz ne kadar bu ihtiyaçlarımızı görmezden gelirsek kendimizle olan iletişimimizi de bir o kadar engelleriz. Vücut biz farkında olmadan bize sinyal gönderir, yaşamdan keyif alabilmemiz bu sinyalleri ne kadar okuyabildiğimizle doğru orantılıdır.

“İş hayatında önemli yerlere gelmiş, bir grup eski mezun arkadaş, üniversitedeki hocalarından birini ziyarete gitmiş. Çeşitli konular konuşulduktan sonra, sohbet, iş hayatının doğurduğu strese ve yaşamın zorluklarına gelmiş. Yaşlı üniversite hocası ziyaretçilerine kahve ikram etmek üzere mutfağa girmiş ve değişik boy, renk ve kalitedeki birçok fincanın bulunduğu tepsiyle geri dönmüş. Kimi porselen, kimi seramik, kimi cam, kimi plastik olan fincanları ve kahve termosunu masaya koyup kahvelerini oradan almalarını söylemiş. Bütün eski öğrenciler kahvelerini alıp koltuklarına döndüklerinde hocaları onlara şunu söylemiş: Farkına vardınız mı bilmem? Zarif görünümlü, güzel, pahalı fincanların hepsi alındı; masada yalnızca sadece ucuz ve basit görünümlü fincanlar kaldı. Elbette kendiniz için en güzelini istemek ve onu almak çok normal bir şey, ama biraz önce bahsettiğiniz problemlerinizin ve stresinizin sebebi budur. Hepinizin istediği fincan değil, kahveyken, bilinçli olarak her biriniz, birbirinizin aldığı fincanları gözleyerek, daha iyi olan fincanları almaya uğraştınız. Hayat kahveyse; iş, para, ve mevki fincandır. Bunlar yalnızca hayatı tutmaya yarayan araçlardır ama hayatın kalitesi bunlara göre değişmez. Bazen yalnızca fincana odaklanıyor ve içindeki kahvenin zevkini çıkarmayı unutuyoruz.”

Yaşamdan ne kadar keyif aldığımız bizim elimizde.

Kendi hayatımızın koçu olma yönündeki 2. Tüyomuz öğrenmek, öğrenmeye devam etmek. Öğrenmeye devam etmeliyiz çünkü İnsan öğrenmeyi bıraktığında gün yaşlanır.

Lise öğretmeniyle karşılaşan genç, konuşma sırasında üniversiteye gitmediği için pişmanlık duyduğunu söyler.

Öğretmeni sorar; “Peki şimdi neden gitmiyorsun?”

“Çünkü artık yirmi beş yaşındayım. Evliyim, bir çocuğum var ve üniversiteyi bitirmem en az dört yılımı alır.” der.

Öğretmen; “Peki söyler misin bana, eğer üniversiteye devam edersen bitirdiğinde kaç yaşında olacaksın?”

“Tabii ki yirmi doku yaşında olacağım.

Öğretmen sorar; “Devam etmezsen kaç yaşında olacaksın?”

Öğrenci, bir anlam çıkartmaya çalışarak; “Yine yirmi dokuz.” diye cevap verir.

Ardından öğretmeninin ne demek istediğini anlayarak şöyle devam eder; “Evet, dört yıl sonra yirmi dokuz yaşında olacağım. Üniversiteye gitsem de, gitmesem de…”

Öğrenmenin yaşı ve sınırı yok, onu hayatımıza ne kadar alırsak hayattaki tatmin düzeyimizi de o kadar arttırmış oluruz.

Bu ufacık ve hepimizin bildiği tüyoları, zaman zaman başkasının bize hatırlatması gerekiyor. Hepinize bol keşifli ve öğrenmeli bir ömür diliyorum.

Paylaş!
LinkedIn
WhatsApp
X
E-posta
Facebook
Print

Benzer Yazılar